‘Engelsiz Hayat Yolunda Medya ve Sanatın Rolü’ Paneli Gerçekleştirildi

Mersin Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl 2.’si gerçekleştirilen Uluslararası Mersin Engelsiz Sanat Festivali etkinlikleri kapsamında  ‘Engelsiz Hayat Yolunda Medya ve Sanatın Rolü’ konulu bir panel gerçekleştirildi.

Engelli bireylerin kamuoyundaki sesi, yüzü ve savunucusu olarak yıllardır bu mücadeleye destek veren sanatçılar, engelliler adına düzenlenen en anlamlı festivalde bir araya geldi. Türk yapımcı, radyo ve televizyon sunucusu Erhan Konuk’un moderatörlüğünde gerçekleştirilen panelde, Hürriyet gazetesi yazarı, sanatçı, hayvan hakları savunucusu, SİYAD üyesi, HAÇİKO Derneği kurucusu ve başkanı Ömür Gedik, Türk Tv ve haber sunucusu Özge Uzun ve Türk Müzisyen Metin Özülkü panelist olarak yer aldı.

Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleştirilen paneli dinleyenler arasında Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz da yer aldı.

Konuk: “Türkiye olarak merhametli bir toplumuz”

Panelin moderatörlüğünü yapan Türk yapımcı, radyo ve televizyon sunucusu Erhan Konuk, “Biz aslında dünyada Türkiye olarak merhametli bir toplumuz, merhametli bir milletiz. Vicdanımız çok yüksektir. Bizde aç insan pek olmaz. Mutlaka doyururuz, mutlaka bu konularda hep destek veririz. Verdiğimiz desteği hiçbir zaman kimsenin yüzüne vurmayız. Ama öncelikle bazı terminolojik ifadelerde yanlışlar yaptık toplum olarak. Bunu zaten ileri gelenler de, akademisyenler de, kanaat önderleri de, sözüne güvenilen insanlar da söylüyorlar. Biz önce engeli olan kişilere özürlü dedik. Özürlünün aslında sözlük anlamına baktığımızda suç işleyen ve suç işlediğini saklayan gibi ifadeler var. Bir bakıyoruz ki bu insanların böyle bir günahı yok. Öyle bir şey söz konusu değil. Sonra bunu düzelttik. Dedik ki engeli olan vatandaşlarımız, engelliler. Baktık o da değil. Ama onu demeye devam ediyoruz, daha şık ve kavrayıcı geliyor” dedi.

Gedik: “Engellilerin medyada haklarının savunulması istediğimiz seviyede değil”

Hürriyet gazetesi yazarı, sanatçı, hayvan hakları savunucusu, SİYAD üyesi, HAÇİKO Derneği kurucusu ve başkanı Ömür Gedik panelde gerçekleştirdiği konuşmasında, “1800’lü yıllarda özellikle Amerika’da başlıyor engellilerle ilgili mücadele. Ama tabi ki bunlar diğer mücadelelerle birlikte gidiyor. Hayvan haklarına karşı, engellilerin haklarına karşına karşı yürütülen ve siyahilerin mücadelesi tarihte hep eşdeğer giden şeyler. Çünkü hepsi birer haksızlığın ürünü. 1800’lü yıllarda engelliler evlerinden çıkamıyorlardı. Her türlü haksızlığa, ayrımcılığa maruz kalıyorlar maalesef. Duyarlı insanlar o zaman bu mücadeleleri yapmaya başlıyorlar. Ama çok başarılı olamıyorlar. Ta ki 1. Dünya Savaşı’ndan geri dönen gaziler artık toplum içerisinde çok fazla yer edinip, sorunları iyice yüzeye çıkana kadar bu mücadele çok başarılı olamıyor. Ama 1920’lerden sonra engellilerin hakları için yapılan mücadeleler sonunda bazı yasalar çıkmaya başlıyor. Biz şu anda nasıl hayvan hakları için mücadele ediyoruz, bazı şeyler değişsin diyoruz. O yıllarda engellilere olan duyarlılık birazcık hareketleniyor ve günümüze kadar geliniyor” şeklinde konuştu.

Artık kent yaşamının engellilere uygun hale getirildiğinden de söz eden Gedik, “Artık insanlar dışarı çıkmaya başlıyor bu çok gurur verici bir şey. Ama engellilerin medyada haklarının savunulması istediğimiz seviyede değil. Bütün medyada engellilerle ilgili haberlerin öne çıkarılması ve bu duyarlılığın arttırılması gerekiyor. Bunda uzun yol aldık. Bu açıdan hepimiz çok mutluyuz. Aslında engelli olmak bence bir zenginlik. Belki bir duyusu, bir tarafından farklılığı var bizden ama bizim algılayamadığımız pek çok şeyi de bizden üst düzeyde algılayabiliyorlar. Engellilerin çok daha ön plana çıkarılması ulusal bir politika olarak da değerlendirilebilir. Çünkü bir yerde yapamadıklarını eksik olanları diğer yönde korkunç bir şekilde besliyorlar ve çok özel insanlar. Bence şanssızlık demeyelim bir yerden şanslılar da. O yönleri değerlendirildiğinde toplum içerisinde çok farklı yere gelebilirler. Engelli değil, renkli insanlar demek lazım. Ayrıca böyle bir festivalin ve sempozyumun olması çok güzel bir şey. Böyle bir haftanın olması, bu hakların tartışılması, pek çok sanatçının da yeteneklerini ve sanatlarını gösterebilecekleri bir hafta aynı zamanda” diye belirtti.  

Özülkü: “Ben bu arkadaşlarımıza engelli değil engelsiz diyorum”

Türk müzisyen Metin Özülkü panelde yaptığı konuşmasında, “Ben hem insan olarak hem de müzisyen olarak olaya hem içgüdüsel olarak bakıyorum hem de bazen farklı bir yerden bakmak için özel çaba gösterdiğim zamanlar da oluyor. Toplumumuzda önemli bir yeri olan bu konuyla ilgili farklı bakış açıları ile bakabilmek ve bu konuda kendimizi geliştirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Ben bu yolda çaba sarf ediyorum. Ben bu arkadaşlarımıza engelli değil engelsiz diyorum. En azından toplum içerisinde yaşayan bireyler olarak bizlerin uyması gereken bir takım kurallar, bir takım  fiziki şartlar var. Biz bu şartlara uymak zorundayız tabi ki ama bu fiziki şartların birçoğunu onlar için kaldırmamız gerekiyor. Son yıllarda onların daha da rahat edebilmesi için böyle çabalar da var. Dolayısıyla onların engelsiz olması gerekiyor” ifadelerine yer verdi.

Engelli bireyleri sanatın ve müziğin içerisine çekmek için geçtiğimiz sezon TRT Müzik kanalında ‘Engelsiz Sahne’ programı yapmaya başladıklarını sözlerine ilave eden Özülkü,  “Bu program çok güzel ilgi gördü. Orada 26 bölüm  boyunca engelsiz müzisyen arkadaşımı ağırladım. Topluma onların neler yapabileceğini, nasıl sanatla ilgili yüce maharetlere sahip olduklarını gösterebilmek için önemli bir fırsattır. Program sayesinde empati kurabilmem her gün daha da gelişti. Bu sezonda aynı programa 5 Kasımda başlayacağız. Yaza kadar bir çok engelsiz arkadaşımızla haşır neşir olup, müziği, sanatı, ruhumuzu, yüreğimizi paylaşacağız. Be müzisyen olarak şimdiye kadar yeteri kadar ürettiğimi düşünüyorum. Geri kalan kısımda engelsiz arkadaşlarımızla ilgili sosyal sorumluluk projelerine vaktimi daha çok ayırmak istiyorum. Engelsiz sahne programım bu konuda bana yardımcı oluyor. O programdan insanlara mesaj vermeye devam edeceğiz. Bütün bu çabanın sonucunda birkaç tane engelsiz arkadaşımın bile ‘ben müzikle ilgili güzel şeyleri hissediyorum, yeteneğim var’ demesi önemli. İçinde var olan fakat keşfedemediği yönünü ortaya çıkarırsak bu benim için çok büyük bir kar olacak” dedi.

Uzun: “En büyük itirazım engelli durumu ile ajitasyonun çok fazla reyting yaptığı düşünülerek haber yapılması”

Medyanın içerisinde yetişen ve yıllarca engelli bireylerle ilgili haberler yapan bir programcı olarak panelde yerini alan Türk Televizyon ve haber sunucusu Özge Uzun, “Ben bir televizyon habercisi olarak anne olmadan önce de engelli hakları ile ilgili, haksızlıklarla ilgili haberler yapardık, görürdüm. Ancak çevremde bu tarz durumlar olmasına rağmen konuya ister istemez uzak kalıyordum. Anlama noktasında tam olarak içinde olamıyordum, uzak kalıyordum. Sonra oğlum Dağhan doğdu. Ben farklı gelişim gösteren bir çocuğun annesiyim. O doğduktan sonra o dünyayı daha net anlamaya başladım. Adı konmamış bir sendromu var. Dünyada onun gibi doğan başka bir çocuk yok. Hakikaten benzersiz bir çocuk. Dağhan ile birlikte bu dünyanın içinde çok farklı bir mücadeleye başladık. Dağhan’a doktorlar yaşayamaz dedi ama hayata tutundu. Çok güçlü bir çocuk. Benim oğlum yürüdüğünde 5 buçuk yaşındaydı. Biz oğlumla birlikte çok farklı bir mücadele yaşıyoruz. Ben Hem televizyoncu olarak hem anne olarak olayın iki tarafından bakabiliyorum”ifadelerine yer verdi.

Engelli bireylerin toplum içerinde daha çok yer alabilmesinde medyanın rolünün yetersiz olduğuna ve haberlerin sadece reyting uğruna ajitasyonla özdeşleştirildiğine eleştiri getiren Uzun, “Yaşadığımız şeylerin medya üzerindeki etkisini ben sadece maalesef ajitasyonla yan yana anıldığından kaynaklı olarak içim burkuluyor. Maalesef medyada engellilerle ilgili çıkan haberler yüreğime çok dokunmuyor. Bana ‘Engelli annesi olmak nasıl bir duygu?’ diye soruyorlar ama bana göre öyle bir ayrım yok. Çünkü anne, annedir; evlat evlattır. Benim en büyük itirazım engelli durumu ile ajitasyonun çok fazla reyting yatığı düşünülerek haber yapılması.  Benim medyanın engelli bireylere yönelik tutumunda en büyük itiraz noktam” diye belirtti.

Gerçekleştirilen panelin ardından Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, panelin ardından panelistlere çiçek ve plaket takdim etti.

EBRU BEKEN

NOVA MEDYA

GRUP BAŞKANI

Halil İbrahim Dinçel

Gazeteci-Yazar aynı zamanda Siyaset Bilimci olan Halil İbrahim DİNÇEL 20 Kasım 1966 İstanbul’da doğdu. Yayın ve yayımcılık hayatına çok küçük yaşlarda ÖTÜKEN Dergisinin elden dağıtımı ile başlayan DİNÇEL ulusal olarak yayınlanan TÜRKELİ-BİZİM ANADOLU-YENİÇAĞ-ORTADOĞU-HERGÜN-MİLLET-AYYILDIZ Gazetelerinin yanında YÖR-TÜRK-2023-YENİ AVRASYA-ORKUN dergilerinin de uzun yıllar Çukurova bölge müdürlüklerini yaptı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir